Kimi zaman tiz bir su gibi keskin, kimi zaman ise akan bir su gibi durdurulamaz.
Öğretilen ya da öğrenilen arasında dağlar olsa da; beden ve zihin uyumunu sanki bir Neyzen dinlermiş gibi alıp götürebilen uyumlu bir ses gibi… Kişiyi yaşadığı ortamdan uzaklaştırıp, kendi içerisinde kendini dinleyebileceği ve kendi doğru cevaplarını alabileceği bir duygu selinin içerisinde bulmasını sağlaması gibi…
Karşısındaki insanın (ki biz buna uke diyoruz), gözlerinden kalbine açılabilen bir yol gibidir aikido… Gözlerine baktığında, kimi saldırıyı düşünürken, kimisi kalbinde karşısındakinin duyguları ile buluşur. Her bir aikidoka’nın çok iyi bildiği bir gerçek vardır ki, aikido’da hata yoktur; onu yapanda hata vardır. Bu söz, kişinin karakterini yansıtır aslında… Hayatındaki eksik ya da noksan bıraktığı olaylar ya da hataları, her bir teknik ile karşına gelir; bilinçaltı onu her daim karşına getirir. Tâ ki, “farkında olarak yada olmayarak” doğruyu bulmasını sağlayana dek devam eder. İşte bu noktada kişinin kendini tamamlar.
“Aikido’nun hâkimi olabilmek, kendine hâkim olabilmektir” de diyebiliriz.
Aikido benim için bir su gibidir. Ne kadar gergin, sinirli, stresli olsak dahi; sanki bir suya girer gibi bizi alır, yoğurur ve sükûnetimize kavuşmamızı sağlar. Aynı tekniklerde olduğu gibi… Çeşitli aikidoka’lar ile çalışmalarımda da aslında onlarında farkında olmadan bu şekilde ifade ettiklerine şahit oldum. Belki çoğu kişi de, kendi düşüncelerini söylemeden karşısındaki antrenman arkadaşının (uke ya da tori’nin) sanki kendini ifade eder gibi düşüncelerini paylaştığına şahit oldum. Gerek tekniğinizle, gerek duruşunuzla karşısındakinin kalbine ulaşabiliyorsak, bence aikido yapmaya başlayabiliyoruz diyebilirim. Bu durum 3 temele dayandığı gibi yolları sırası ile muntazam bir şekilde aldığımızı gösterir. “Uyum / Ruh / Yol” ile doğru yönlerden takip edebilirsek, hayatımızdaki tüm zorlukları aynı zihin ve beden uyumu ile yönlendirebilir ve kontrollü bir şekilde karşımızdaki ile bu sükûnetimizi paylaşabilecek bir yol bulabiliriz. Çünkü karşımızdaki her ne olursa olsun, bir gönüle ulaşabileceğimiz tek yol, başka bir gönülden çıkan ve doğru yolu bulana kadar hiç hissettirmeden yol alabilen başka bir gönüldür.
Her ne kadar doğru tekniğin, iç huzurunda ya da tekniği doğru yoldan uyumla yapılabileceğimizi ifade etmeye çalışsam da; benim için en doğru yol, karşımdaki kişi ile bir antrenmandan geçmektedir. Ancak bu şekilde, aikido hakkında hem kendimin, hem de karşımdaki kişinin kalbine dokunabiliyor ve hissettiklerimiz ne olursa olsun tek bir yolda buluşturabiliyorum. Gerek art niyet olsun gerek ise dostluk içerisinde, karşımdaki hangi canlı olursa olsun benim için tutkusuna bağlandığım tek yol; düşüncelerimin ve niyetimin onunla yaptığım çalışma yada dövüş içerisinde oluşan doğru yol…
Hiç çekinmeden söylüyorum ki; bu yola öylesine inanıyorum ki, günü geldiğinde bize örnek olanı onurlandırabileceğim doğru yolumu da bulabileceğim. Ve bunu, onun bana öğrettiklerinin üzerine başka şeyleri koyarak yapabileceğime inanmamdır.